21 Mart 2011 Pazartesi

Issız zaman

Bazı anlar vardır hayatta, tam 'bam teli'nden vurur adamı. Hafıza öyle bir geri sarar ki, unuttum sandıkların akar önünden.
Özlemi de, pişmanlığı da, keşkeleri de, hüznü de, o anda, aynı sırada yaşarsın.

Issız adam filminde bir sahne vardır hani. Kırılan bardağın içinden yere düşen 'tel toka', alır götürür eski sevgiliyi eski günlere.. Onun gibi işte..

Karşılaşmaktan kaçarsın ama.. Arabana yürürken bir otoparkta, tanıdık bir plaka takılır gözüne, parkettiğinin tam da çaprazında.

Aylarca gözleriniz buluşmaz ama.. Deli gibi dansederken, bir saniyeliğini kilitlenir biryerlerde.

Maillerini de folderıyla silersin.. Ama teknoloji nankör, mail yazarken benzer isimden outlook çıkarır koyar karşına, ad soyadıyla. Ekrana bakakalırsın.

Her şeyi attığını sanırsın.. Dolapları düzeltirken evde, aldığı hediye kutusuyla bir raftan bakar sana. Atsan atamaz, satsan satamazsın!

Duymaya alıştığın sesin yokluğuna da alışırsın ama.. Hiç ummadığında çalınır kulağına.

Resimleri de silersin.. Heyhat; eskilerde bir şey ararken, ikinizin fotoğrafı çıkar birden ekrana.

Bir sabah, 'artık daha iyiyim' diye kalkarsın ama.. O gece gelir, girer rüyana.

Sonra,
Oturur bunları yazarsın.
Velhasıl anlarsın ki;
Zaman ıssızdır.
Zaman; dalga geçercesine hatırlatır, alışmak diye bir şey olmadığını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder